THB- 0.3: "BEZELYE BEYİNLİ KOALA"




0.3: "BEZELYE BEYİNLİ KOALA" 



(19 Ağustos 2016- 22.57)

ACAR DEVRAN'dan
Cuma Sabahı 
     Elvin gittikten sonra kalkıp duş aldım. Aklımda hala o vardı. Bu duruma sinirlenmeye başlamıştım. Tamam güzeldi. 

Belki fazla güzeldi. 

Yatakta keyifli zaman geçirmiştik ama neden bu kadar taktığımı anlamamıştım. Anlayamadığım bir şeye de tahammülüm yoktu. Bakışlarıydı olay belki de. Gizli bir kapıydı ve ben meraklı heriftim. Bakışları tanıdıktı.

Havlu bile sarmadan sinirle duştan çıktım ve seri bir şekilde zeminde ilerlerken yere yapıştım. Allahtan biri yoktu odada. 

"Bakire ve ateşli kızı unutamayan zavallı Acar Devran, çırılçıplak zemine çakıldı. Hazarfen Ahmet Çelebi'ye özendiğinizi düşündüğümüz gecelerin adamı Devran, gece uçuşunu çakılarak ödedi."  

Babaannem kalp krizi geçirirdi herhalde. Ağabeyim gülüp makara yapar, kız kardeşim de Elvin'i tanımak için beynimi sokup dururdu. Annem ve babam babaannemi hastaneye götürürdü.

Toparlandım ve giyinerek hızla aşağı indim. Telefonumu kontrol ederken Recep'in mesajını gördüm. Demek ki Bilkent'te oturuyordu.

Recep'e evin önünde beklemesini bana durum bildirmesini söylerken bir yandan da kahvaltımı yapıyordum. Bitirip Receple buluşmayı planlamıştım.

Tam o sırada bir el omuzuma dokununca döndüm.

Şimal Ada. 

Bu kız iflah olmaz biriydi. Egoist, dik başlı, ateşli ve fitne fücurcuydu. Bana aşıktı. Başlarda bende hoşlanmıştım, hatta biraz sevmiştim de  ama yemeğe çağırdığımda kız kardeşimi, tanımadan bile olsa, ona olan davranışından hoşlanmadığım için vazgeçmiştim. Zaten hoşlantım kendine olan güvenindendi. Geçmişti. Köprünün altından sular akmış, santraller kurulmuştu. 

Hoş zamanlar geçirmiştik, ama halâ daha geçirmek için buraya geldiğine emindim. 

Şimal Ada Duru, kararlı sürtüğün tekiydi aynı zamanda. Kardeşi Mert ile tamamen zıttı. Mert tanıdığım en düzgün erkeklerden biriydi, 22 yaşında efendi bir çocuktu. Babası Cihangir Duru sünepe biriyken, annesi Pınar Duru eli maşalıydı.

Ada yanıma oturup tabağımdaki salatalıklardan birini aldı.

-Nasılsın Acar? Uzun oldu görüşmeyeli?

-İyiyim, daha 3 gündür görüşmedik Ada sen nasılsın? " derken yüzüne bakmadan kahvaltımı yapıyordum. Onun buraya gelmesi saçmaydı. 

Duru Holding başarılı mimarlara sahip bir inşaat şirketiydi. Aynı zamanda bir tane de mücevher tasarladıkları şirketleri vardı. Ada'nın babası Cihangir Duru şirket yönetmeyi beceremezdi. Bunu Ada'nın amcası Sabri Duru becerebilirdi.  

O da 3 sene önce vefat etmişti. Ve şirket o zamandan sonra çok kan kaybetmişti. Ağabeyim de yardım etmek istediği için, aile şirketi dışında kendi kurduğu inşaat şirketini, onlarla ortak yapmıştı. Bir dünya iş bağlamıştı. Duru Mücevher şirketiyle de kız kardeşim Deniz Asu'nun kurduğu mücevher şirketimiz ortak olmuştu. 

Bu şekilde onlara yardım etmiştik. Onlardan çok zengin olmamızın bir önemi yoktu, onların zor gününde yanında olmadıktan sonra kendi servetimize sevinecek insanlar değildik. Şu halde de onların bütün mal varlığını bir süt alır gibi satın alabilirdik. Şirkette iş verebilirdik. 

Ama bu onur kırıcı olurdu. Hele ben, Sabri amcayı çok severdim. Aklıma öldüğü zamanlar ve ev halkının kriz anları geldi. 

Ama yapılan bu toplantı bizim aile şirketimize ait bir görüşmeydi. Ada'nın amacının toplantım olmadığına emindim. Benim ailede, bu iş için Ankara'ya gelen tek kişi olduğumu bildiğinden emin olduğum kadar. Asistanıma sormuş olmalıydı.

Saçlarının sarıya boyanmadan önceki hali Elvin'i anımsatıyordu. Yine Elvin'i düşündüğüm için kendime kızdım ve Recep'e bana durum bildirmeye devam etmesini ama yarın akşam verdiği adreste buluşacağımızı söyledim. 

- İyiyim. Uzun zaman gibi geldi canım. Hem ben seni özledim. Acar, toplantın bittiğine göre belki zaman geçiririz..." Derken elini kemerimin üzerine koymuştu. Kafamı dağıtmam için Ada'nın uzun bacakları yeter miydi bilmiyorum ama denemeye değerdi. 

Başka bir odanın anahtarını alıp Adayla odaya girdim. Elvinle olduğum odaya başkasını sokacak kadar da piç değildim en azından. Ve sadece Adayla da dağılmayacaktı kafam...

•••

3. GÖZ

Cumartesi Akşamı

Acar "Recep seni dinliyorum anlat bakalım." Derken Receple, Elvin'in oturduğu apartmanın önündelerdi. 

-Efendim, Elvin Hanım'ın evi 3+1. Doğalgaz var. Kendisine aitmiş ev. 2 yıldır buradaymış. Komşularına sordum. Ev satın alacakmış, komşusu olacak bir tanıdıkmış gibi davrandım. Arada yaşlı komşu kadınların yaptığı altın gününe katılıyormuş. Çok iyi bir kızmış, kendi halinde, sessizmiş. Bilkent Üniversitesi mimarlık bölümünde tam burslu okuyormuş. İlk 2 bindeymiş.Bu çevreden öğrendiklerim." 

Recep duraksadığında Acar içinden düşünüyordu. Yaşadığı semte bakılırsa ailesinin durumu iyiydi. Üniversiteyi tam bursla okuyordu. Buraya kadar tamam. Ve altın günü? Hani şu seni oğluma alayım denen altın günlerinden mi? 

Recep patronunun düşüncelerinden habersiz devam etti:

- Tam ismini araştırmaya başladım. Lazer epilasyona gitmiş ve 5 seansta tüm tüylerinden tamamen arınmış. Tüm.."

-Lan sanane Elvin'in tüylerinden Recep? Sanane lan?!? " diye bağırdı Acar. Sesinin gür çıktığını yankısından anlamıştı. Ve sessiz olmaya karar verse de Recep uslanmamıştı:

-Tüm vücuda yaptırmış." Acar bu sefer bağrmamış ama Recep'in yakasından tutmuştu. "Demek o yüzden cildinde bir tüy bile yoktu." diye düşünen Acar yine de Recep'e sinirlenmişti.Aslında Recep'in kötü bir niyeti yoktu. Öğrendiği her bilgiyi patronuna söylüyordu. Acar da iyi niyetini bildiğinden sinirlense de serbest bırakıp soru yöneltti:

-Yapan erkek miymiş?"

-Neyi yapan efendim?" Recep'in boşluğuna geldiği için sorduğu soruya göz devirdi. 

-Ulan sokuk herif, ne diyoruz burada? Lazeri yapan erkek miymiş Recep? Erkeğin de tanımını yaptırma şimdi."

-Hayır efendim kadın. Devam edersek, Elvin Hanım mac fit spor salonuna da gidiyormuş düzenli olarak. Aksatmıyormuş." Derken Acar içinden doğru tahmin ettiğinden dolayı kendini tebrik ederek başıyla onayladı. Devam etti Recep de:

-Babası zengin efendim.  Tanıyorsunuzdur. Şuan hayatta değil. 3 sene önce ölmüş. Annesi Elvin Hanım'ı bebekken yetimhaneye bırakmış. Fahişeymiş ve o da 3 sene önce vefat etmiş. 

Babası Elvin Hanım'a bu evi, bodrumdan bir restorantı, İstanbul'dan bir villayı, 2 şirketindeki %50 hisselerini , 500 bin Tl değerindeki parayı, arabalarını bırakmış. 

Nedendir bilinmez babasının ölümünden sonra Elvin Hanım ağlama krizleri, sinir krizleri geçirmiş. Öfke kontrolünü sağlayamamış ve psikoloğuyla dahi konuşmamış uzun bir süre. Bir de sürekli gittiği bir yer varmış ama daha bulamadım.

Babası 17 yaşındayken öldüğü için 1 yıl boyunca amcası, yengesi ve kuzenleriyle İstanbul'da yaşamış. Öz ailesi koruyucu ailesi olmuş. Sahip çıkmışlar. Bu da babasının vasiyetinden dolayı sanırım. Ailesi Elvin Hanım'ı hem miras payının olmasından, hem de annesinin fahişe olmasından dolayı istememiş diye düşünüyorum. Çünkü İstanbul'da çevredeki insanlardan öğrendiğim kadarıyla evde Elvin isminde bir kızın yaşadığından bile haberi olmayan var. 

 18 ine bastıktan sonra psikoloğuyla diyalog kurmuş ve normalmiş eski haline kıyasla. Üniversite sınavına girmiş ve Ankara'ya taşınmış. 

Aslında babası daha fazla da para bırakmış bankada açtığı bir hesabında ama Elvin hanım o paranın hepsini önceden kaldığı Çocuk Esirgeme Kurumu'na bağışlamış. Bodrum'daki restorantın başına da güvendiği birini koymuş. Bayağı işlek bir yer. İstanbul'daki villa da şuan bir aileye kiralanmış hâlde duruyor.

Vasiyetnameden hepsine ulaştık. Araştırmaya, İstanbul'daki eski hayatına dair detaylara ulaşmaya çalışacağım. Buradaki en yakın, sürekli birlikte olduğu arkadaşları Ali, Deniz, Pınar, Ece ve Görkem diye gençler efendim. Hepsi normal insanlar. Aileleri de düzgün, orta-yüksek gelirliler. Deniz isimli kız hariç. O da Elvin hanımla aynı yetimhanedeymiş. Eski arkadaşlar anlayacağınız.

Ve bugün dediğiniz gibi Elvin Hanım dışarı çıktığında eve girip kameraları etkisiz hale getirerek sizin istediğiniz kameraları da eve yerleştirttim. Bilirsiniz Ceyda işinin uzmanıdır. Mutfak, koridor, yatak odası, misafir odası, çalışma odasına yani evin her yerine kameraları yerleştirdi. Hem ses hem görüntü özelliği mevcut ve sadece sizin bilgisayarınıza bağlı efendim. 

Bu çok zor oldu çünkü kendisi bana görevi verdiğiniz günden, yani dün sabahtan beri evden dışarı çıkmadı. Bizzat yerime Ceyda'yı koydum. Anca alışveriş için çıkınca, bugüne kısmet oldu. Allah'tan çıktı da kameraları yerleştirdik. Ben de Ceyda burada nöbetteyken araştırdım 2 gündür. Tüm güvenilir adamlarımı seferber ettim."

Acar donup kalmıştı adeta. Ne güçlü bir kızdı. Minicik yaşından ve bedeninden koskocaman bir hayat çıkmıştı. 

Kim bilir neleri atlatmıştı. 

O güzel badem gözleri nelere şahit olmuştu? Hayatını ondan dinlemeyi o kadar istedi ki. Kendi ailesi hep onu sevmişti. Korumuştu. O bu hayatı bilmezdi, kocaman cüssesi Elvin'in minicik bedeni kadar güçlü olabilir miydi? 

Genç kız sustuklarının hangi birini anlatsındı ki ? Elvin, yukarıda her şeyden habersiz uyurken, Acar hayatının şokunu yaşıyordu. Ve eğer şimdi soracağı sorunun cevabı tahmin ettiği gibiyse Acar Elvin'i görmüştü. O'nu görememişti o zamanlar ama bakmıştı.

-Recep sağol kardeşim her şey için devam et aynen araştırmaya. Elvin'in tam adı ve babasının adı neydi?

-Elvin DURU, efendim. Sabri Duru'nun evlilik dışı olan kızı, Sabri Bey'in tek çocuğu." 

O anlar Acar hayatını bezelye beyinli bir koala olarak geçirdi sanıyordu. Her şeyden habersiz salak bir bezelye, bir asalak...Elvin ise güçlü bir çınar ağacıydı. Salak Bezelye'nin Güçlü Çınar Ağacı...

*** 

Karakterleri benimsemişsinizdir umarım. Acar klasik bir kötü erkek başrolü değil. Alışmanız sürebilir :) 

Sevin,sevilin. ❤️❤️❤️

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

THB- 0.1.2: "BU KIZ"

THB- 0.7: "KABUSUN TOZLARI"

Sevgiyle Harmanlanmış Bedenler