THB- 0.4: "GEÇMİŞE BAKIŞ"


0.4: "GEÇMİŞE BAKIŞ"
Bölüm Şarkısı:  Christina Aguilera- Hurt

(5K mı olmuş? 💕💕 sevinçten bölüm atayım dedim ve atıyorum.İyi okumalar yavrumlar. ;) Acarla Elvin in ortak anısına bi göz atalım. Şarkıyı dinlemenizi tavsiye ederim müthiş.) 

(24 Ağustos 2016/ 19.43 tarihinde yayımlanmış bölümdür.) 

3 Sene Önce

3.GÖZ 
  
    Elvin, bacaklarının kendisini taşıyamadığını düşünüyordu. Badem gözleri ağlamaktan rengini apaçık ortaya koymuştu. Saçları dağınıktı. Beyaz pürüzsüz yüzü kızarmış ve dudaklarına kadar her noktası şişmişti. Yaklaşık 2 haftadır böyleydi. Babasının öldüğü günden beri... 

Acı anı tekrar yüzüne vurulduğunda gözünden şeffaf damlalar tekrar süzüldü. Ve yine silmek için hiçbir çaba göstermedi kız.

   Duş aldı. Ocak ayındalardı ve hava soğuktu. Duştan çıkıp, iç çamaşırlarını üstüne geçirdi. Beyaz bir triko kazak, siyah dar paça bir pantolon giydi. Ev dışarıdan çok daha sıcak olduğundan üşümedi. Ki üşüseydi de umursamazdı. 

Daha soğuk ortamda kalıp, başının çaresine baktığı çok olmuştu. Yetimhanedeyken yatağı pencere kenarındaydı ve kışın soğuğunu içeri sızdıran penceresi hem acı hem de güzel bir anısıydı onun. 

     Merdivenlerden inerken amcasının ve yengesinin sesini duydu. Henüz merdivenlerin başındaydı. 2 haftadır odasından ilk defa çıkmıştı. İlk hafta, arkadaşı Deniz zor olsa da sürekli ziyarete gelmişti. Sonrasında 2 kere sinir krizi geçirmiş, şimdi sakinleşmişti. Tam olarak acısı geçmese, hiçbir zaman geçmeyecekse de toparlanmıştı. Kendini okula tamamen verecek, acısını erteleyecekti. Merdivenleri bitirip salona girmek için hamle yapacaktı ki, konuşulanları dinlemek için duraksadı.

-Ah, anlamıyorum seni Cihangir! Bak, vasiyette yazıyor diye sahip çıkmanı anlarım. Ama o fahişe annesinin öldüğünü, ona neden söylemediğini hala anlayamıyorum." Yengesiydi. Doğru mu duymuştu? Annesi öldüğü için üzüldüğünü söyleyemezdi, ama hayatta kimsesiz kaldığını bir kez daha hatırladı. Tamamen kimsesiz. 

Ağzından hıçkırık kaçmaması için minik elini son gücüyle dudaklarına bastırdı. Tuzlu damlaları durdurmak için bu ellerden fazlasına ihtiyaç vardı. Daha 17 yaşındaydı. Hakkında yapılan konuşmalar, 17 yaşındaki bir kız için iyimser de değildi.

-Kızcağıza yazık değil mi Pınar? Babasını daha yeni kaybetti, şimdi de görüşmeseler de annesini kaybettiğini öğrenirse iyice kimsesiz hisseder. O mu seçti sanıyorsun bu hayatı? Ada ve Mert.." Diye konuşmaya devam etmeye çalışan amcasına hak verdi Elvin. O istememişti hiçbir şeyi. 

Aslında şuan yetimhanede kimsesiz olduğunun bilincinde, eksik ama mutlu Elvin'e dönmek isterdi. 

Çünkü en azından bir babası olmuştu, tabii anne hayali elinden alınmıştı. 

Elvin babasını düşünmemişti ama günün birinde annesi para sıkıntısından onu bıraktığını söylerse onu affedecek, ona onsuz kaldığı seneler boyu yaptıklarını anlatacak, gösterecekti. Ona aldığı dersleri, yaşamın zorlu mücadelesinde asla pes etmediğini anlatacaktı. 

Ama annesi olmasa da babasını kazanmıştı. Annesinin fahişe olduğu gerçeğiyle karşılaşınca, ki Allah'tan ailesi dışında kimse bilmiyordu,  sarsılsa da babası yanındaydı. Gerçekten biyolojik annesi olduğuna da inanamamış testlerle o balyoz anca beynine inmişti. Kabullenmek istememişti Elvin. 

Onun kafasında sıcak kurabiyeler pişiren, ama yoksul kalınca bebeğini yetimhaneye veren annesi vardı. Şimdi babası olmayınca sıfıra düşmüştü. Ama kötü olan da oydu ya. Sıfırdayken yüze çıkmıştı ve tekrar sıfıra inmek feci yakmıştı canını. 

Hayatında ilk defa bir şeyler ona ait olmuştu. Babası olmuştu. Ve onunla sadece 1 yıl geçirebilmişti. Yine de yaşadığı 1 yıl 15 yıla bedeldi. Annesinin belki de istemeyerek bu işi yaptığını düşünse de, babası annesiyle konuşma fırsatı vermişti ve annesi söylemişti söyleyeceğini.

-Üzgünüm Elvin. Benim ruhum böyle. Bunu meslek olarak görmüyorum. Zevk aldığı için seks yapan, sadece erkekler değil. Küçük kafanın almasını da beklemiyorum. Babanı sevmediğim için seni almadım. Sana annelik yapacak olsam, ki bunu hiç sanmıyorum, bu zorunluluktan olurdu. Aslında bakarsan adını bile nasıl koyduğumu hatırlamıyorum."  

Bir insanın ruhu fahişe olabilir miydi? 

Ruhu fahişe olan bir insanın bedeni de fahişe olurdu. Ama bedeni fahişe olan birinin belki ruhu fahişe olmayabilirdi. Belki seçmemişti bu hayatı. Elvin annesinin 2. Seçenekteki gibi olması için çok dua etmişti. Ama ona sahip çıkan, nüfusuna alan, koruyan kollayan kişi babası olmuştu.

O konuşmadan sonra çok ağlamıştı. Keşke hiç öğrenmeseydim diye de düşündü. Ama babası ona, O'nun en kıymetlisi olduğunu hissettirmşti. 

Yüzünü avuçlayarak "Elvin.." demişti. Sıcacık babacan elleri, kızın kırgınlıkla kaplı yüzünü, paramparça edilen kalbini toparlamıştı resmen. "Anneni suçlama. Herkesin kendi yaşamı, kendi seçimleri vardır. Ve inan bana sen zorunluluk değilsin. Sen en güzel seçimsin kızım. En değerli şeysin. Benim sahip olduğum en güzel, en saf varlıksın.Kızım kelimesini söyleyebileceğimi hiç düşünmezdim. Hem sen babanın kızısın. Her çocuk annesine benzemez. Sen benim evladımsın." Demişti. Elvin, yüzünün gülümsediğini dün gibi hatırlıyordu. Belki annesi dua ettiği gibi biri çıkmamıştı ama Allah ona babasını vermişti.

Yengesinin yanıtı, yüzündeki acı tebessümü pençeleyerek almıştı sanki:

-Cihangir, Ada ve Mertle o kızı aynı tuttuğunu söyleme bana. Bizim ipimiz sapımız belli. Hadi Sabri ağabeye bir lafım yok. Ama Allah aşkına annesi ne ki Elvin ne olsun? Sanki kimsesiz değilmiş gibi... Bizimle kalsın 18 olana kadar tamam ama geleceğinin bir barda olduğuna eminim. " Amcasının yanıtını bekledi. Bekledi. Bekledi. O kadar istedi ki karşı çıkmasını ama çıkmadı.

Elvin yavaşça adımlarını salona attı. O an koltukta sessizce oturan Ada ve Mert'i görünce boğazının düğümlendiğini hissetti. Ada umrunda olmazdı ama onu bu evde tek umursayan, evdeki tek arkadaşı, kuzeni Mert de annesinin ne olduğunu öğrenmişti. 

Ya arkadaşı olmak istemeseydi? Elvin ne yapardı bilemiyordu. Burnunu çekerek dikkati üstünde topladı. Ve yengesine yaklaştı.

-Sen bırak fahişeyi, insan bile değilsin. Ben babamın kızıyım.." Sonrasını hatırlamadı Elvin. Babasının acısıyla, annesinin yaptıkları birleşti ve içinde büyüdü. Büyüdü ve de patladı. Etrafa saçıldı öfkesi. 

Her yeri dağıtıp ağlamaya başladı. Kimseye zarar vermemek için öfkesini kendine, eşyalara saçtı. Öfkesi içinde büyüdükçe dağıldı. Ruhu koparılmış bir inci kolye gibiydi. 

Dağılıyordu. 

Mert'in onu sarstığını hissetti. Hıçkırıkları boğazında tıkandı ve daha da daraldı. Karanlığa kendini teslim etti.

***

Uyandığında Mert'i ve amcasını başında bulmuştu. Hemen doğruldu koltukta. 

-Ne oldu? " Diye sordu. Gerçekten kafası bulanmıştı. Şuan hiçbir şey düşünecek halde değildi. Ne olduğunu bile hayal meyal hatırlıyordu. Mert saçlarını okşayarak sakin bir sesle konuştu:

-Sinir krizi geçirdin. Bu 3. oluyor. Dikkat et kendine Elvin. Lütfen. Kimsesiz değilsin. Ben varım." 

Elvin içten bir şekilde gülümseyip ona sarıldı. Şu evde belki de sahip olduğu en değerli aile, ne kadar henüz 19 yaşında olduğundan yapılan bazı haksızlıklara sessiz kalsa da, kuzeniydi. Mert onun hep yanındaydı. 

-Teşekkür ederim Mert, biraz hava alacağım." 

Yavaşça doğrulup yerinden kalktı ve bahçeye yöneltti adımlarını. Yolda yengesi bir hizmetli aracılığıyla emrini iletti.

"Önemli misafirimiz gelecek içeri girmesin. Bahçede dursun bir süre." Elvin aldırmadı. Ocak ayı güneşi gördüğü için hafif buruk tebessümle bahçede çıplak ayak ilerledi. Ve yine ağladı. 

O sırada bir şeye çarptı. Sanıyordu ki bahçeye duvar dikilmişti. Kafasını yavaşça kaldırıp çarptığı duvara baktı. Bu bir insandı. 

Acar Devran. Elvin onu henüz tanımıyordu tabii.

Genç kız, kim olduğundan habersiz hızlıca kalkarken Acar bir elini kızın çenesine, bir elini ince bel kıvrımına yerleştirip suratına baktı. Şişmiş, kızarmış yüz ve dudaklarla, ona eşlik ederek rengini güneşten dolayı bal- kehribar arası gösteren irisler...

Baş parmağıyla ilk olarak kızın çenesini okşadı ve avucunu kızın yanağına yaslayarak parmağını kızın gözaltındaki yaşlara sürttü. İri eli Elvin'in gözaltındaki bütün yaşları silip süpürmüştü. Yüzü adamın elinde minicik kalmıştı.

Kız burnunu kabaca çekti ve adamın kollarından sıyrılıp, elini adamın belindeki elini itmek için kullandı. Koşarak babasının gösterdiği farklı yoldan arka kapıya, oradan da odasına çıktı. Kapıyı kapatıp elini göğsünün üstüne koydu. 

Maraton koşmuş gibiydi. Bir erkekle bu kadar yakınlaşmamıştı ve yakınlaşabileceğini de düşünmemişti. Ne büyük adamdı diye düşündü Acar'ın 27 yaşında olduğunu bilmeden. İri yarı kocaman bir dev gibi. Düşüncesiyle kıkırdadı uzun süre sonra. 

Böyle şeyleri düşünmemeye karar veren Elvin 2.5 yıldır yapıyor olduğu ama 2 haftadır antremanını yapamadığı boksuna, karatesine koştu. Fiziği yaptığı dövüşten, aynı zamanda vücut geliştirmeden dolayı fit ve düzgündü. 

Düşünmeyecekti çünkü şuan yaralıydı. O yaşıtları gibi tasasız da değildi. Birini sevmek yapabileceği son şeydi. Üstelik kalan 2 mercimek aklını da bir devin öğünü yapmayacaktı. 

Acar ise o gözlerde anlam aramayı çok sonraya bırakacağını bilmiyordu. Kızdan bir sıcaklık yayılmıştı sanki parmak uçlarına. Sıcak. İsminin anlamlarından birinin "sıcak" olduğunu da bilmiyordu, ki Elvin hakkında ilk ipucunu bu zamanlar bulmuştu. Ada'nın yanına ilerledi, yüzünde daha demin burnunu sertçe çekip giden melek yüzlü kızın bıraktığı tebessümle. 

Beraber evden çıkıp yemek yemeğe gideceklerdi. Acar ona Elvin'i tarif ettiğinde, Ada hizmetli diye geçiştirmişti. O sırada ağabeyinden gelen telefon yüzünden, o küçük teması da, 17 yaşındaki miniği de aklından çıkarmıştı. 

Evet, Ada'nın umrunda olmamıştı Elvin'in geçirdiği kriz. Yemeğe gönül rahatlığıyla gidebilirdi. Aptal kardeşi Mert de kendisi de öğrenmişti Elvin denen salağın annesinin ne mal olduğunu. Ve herkese göstermeye kararlıydı Ada. Sinsice gülümseyip planını hayata geçirmeye koyuldu. 

Elvin babasıyla tanıştıktan sonra yetimhaneye yakın olan okuldan ayrılıp, zamanında Ada ve Mert'in okuduğu kolejde okumaya başlamıştı. 

Elvin'in geçirdiği son 3 sinir krizine de okulu bitirmesine rağmen hala bağlantıları olan Ada'nın, annesiyle kendisi hakkında yaydığı dedikodular ve onun okuldaki en az Ada kadar kötü versiyonları sebep olmuştu. 

Ada 26 yaşında olmasına rağmen 17 yaşındaki kızla uğraşmaktan çekinmemişti. Kıza karşı feci kıskançtı. Soyadı kadar duruydu Elvin, yetimhanede ya da bataklıkta bile olsa insanları kendine çekerdi. Nadiren de olsa gülümsese insan da gülümserdi. Doğal havası herkesi büyülerdi. 

Ada'nın kadınsı havasındansa, masum kız peşinde olmayan erkekler bile Elvin'e çekiliyorlardı. Üstelik mirası da almış, Sabri amcasının en değerlisi olmuş, en çok hisseyi o kapmıştı. Ada içinde ona karşı büyük bir haset ve kıskançlık duymuş, Elvin'in geçirdiği her sinir krizinde de mutlu olmuştu.

Elvin ise sonraları, kendini tamamen kapattığı zamanları geride bırakmış; Mert, Deniz, dersler ve spor sayesinde, lise son sınıfı hem inek gibi çalışarak hem de sinirlerini kontrol altına alarak geçirmişti. 6 sinir krizini geride bırakmıştı.

Psikoloğu tamamen memnundu 18lik Elvin'den. Birinin ona uzattığı broşürden öğrendiği ve yetimhaneden beri devamını getirdiği  kick boks ve karate derslerinde artık gerçekten iyiydi. Vücudu için de ayrı çalışıyor, pilates yapıyordu. 

Ada da onunla artık uğraşamazdı. Çünkü bir keresinde onun 7. krizi geçirmesi için cümleler sarfetmiş Elvin de evde kimsenin olmaması rahatlığıyla Ada'yı bir güzel dövmüştü. Hatta Ada, korkudan ailesi dönene kadar eve gelmemiş, yakınlardaki bir otelde kalmıştı. 

Elvin de boş evde hizmetlilerle eğlenmiş, gülmüş, anlamsız zafer seslenmeleriyle ev içinde koşturmuştu. Yaptığı taklitler, çalışanları gülme krizine sokmuştu. Yeni çalışanlar, Elvin son krizini geçirdikten sonra işe başlamıştı ve sonunda Elvin'in Mert dışında sevdiği birileri olmuştu bu evde.

Okulda o 3 krize neden olan herkes Elvin'e yakınlaşmaya çalışıyordu ama bunlar Elvin'in umrunda bile değildi. Hizmetliler, kuzeni ve amcasıyla evde mutluydu. Cihangir amcasını da seviyordu. Babasına çok benziyordu adam. Üstelik kendisini sevdiğini de hissediyordu. Görmezden gelinmek Ada ve annesi Pınar'ı mutsuz etsindi. Elvin'in ipinde değildi. 

Artık hiçbir şey onu sinirlendirmiyor, yıldırmıyordu. Sinirlerini aldırmıştı sanki. Tabi yüreğindeki aile bağlarını da. Yine de merhametliydi Elvin. 

Bir cennet çiçeği cehenneme küskün olabilirdi ama asla bunun için cennettekilere küsemezdi. Bu yüzden ne Mert'e, ne Deniz'e ne de sonradan tanıştığı 5 arkadaşına da küsememişti. Onları hayatına almıştı. 

Güçlüydü Elvin. 

Şimdi Umut onun bileklerini tutup, zorlayarak, annesi gibi olduracağını sanıyorsa yanılıyordu. Ben babamın kızıyım, dedi içinden. Daha önce ezilmek istendiği her an, kendisine defalarca hatırlattığı gibi...

*** 

Sevin,sevilin. ❤️❤️❤️

Yorumlar

  1. Bir teknoloji özürlü olarak affınıza sığınarak soruyorum sevgili yazan'ım burda "beğen butonu" yok mu? :(

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

THB- 0.1.2: "BU KIZ"

THB- 0.7: "KABUSUN TOZLARI"

Sevgiyle Harmanlanmış Bedenler