THB- 0.2: "YÜZLEŞME"

0.2: "YÜZLEŞME"


(14 Ağustos 2016-20.56)

3. Göz 
  Acar, elini kızın geceye benzettiği koyu saçlarına değdirdi. Bir iz kalmasını bekledi o derin kestaneden. Ama saçları kum tanesi gibi dağıldı ellerinde. Her bir teline özenle dokundu. Burnunu kara deliğe girmiş gibi saçlarına daldırdı ve leylak kokusunu aldı. Yaşadığını hissetti. 

Kız yaşadığı yorucu günden sonra derin bir uykudaydı. Saat 01.30 du.

Adam işine devam edip uzun kemikli parmaklarını, kızın ayın ışığında ay parçası gibi duran pürüzsüz yüzünde gezdirdi. Kirpiklerine çok dikkatli bir şekilde dokundu. Burnuna yanlışlıkla değdiğinde, kızın burnunu kırıştırıp bir iki kere çektiğini gördü. Bu hareketinden sonra içinden burnunu ısırmak gelse de yapmadı. 

Köprücük kemiklerinin üzerine kuş tüyü kadar hafif öpücükler kondurdu. Ve güzelliğini izlemeye devam etti. 

Her iç çekişini, dudaklarını her kıpırdatışını, rüyadaki her kaş çatışını, ellerini oynatışını... Her zerresine ayrı özendi, ayrı kazıdı hafızasına geceyi. 

***
Saat yedi olmuştu. Bir şeyler istiyordu. Bu gecenin gerçekten yaşandığına dair bir kanıt. Kızdan bir anı. Gözü odaya girdikleri zaman çıkardığı, yerde duran lastik tokaya döndü. Yataktan çıkıp baksırını giydi ve tokayı alıp pantalonunun cebine koydu. Telefonundan Recep'in geldiğine dair bilgi verdiği mesajı okudu ve ona, mesaj attığı an, otelden çıkan kızı takip etmesini söyledi. Adını deli gibi merak ediyordu ve öğrenecekti. Onun her noktasını bilmeliydi.

Kendini bozguna uğramış gibi hissediyordu. Yaklaşık 7 saattir yatağındaki güzelliği seyrediyordu. Dün gece bu kızın bekaretini alacağını tahmin edememişti. Birlikte olduğu ilk bakire kız değildi ama dokunduğu her yerini, bir daha öpme arzusuyla yanıp tutuştuğu ilk kızdı.

Böyle bir güzelliğe ilk kendisinin dokunmuş olması onu bir inci tanesi gibi hissetmesine neden olmuştu. Beyaz sırta elini yaklaştırıp ucuyla dokununca kızın gözlerinin aralanmaya başladığını gördü. Ne diyeceğini bilemiyordu. Ne denirdi ki zaten? O yüzden sadece kızın gözlerine baktı. 

Kız önce tikiyle uyandırıldığı için hafif kaşları çatılsa da bir sızı hissetti vücudunda. Vücudunun çıplak olduğunu hatırladı. Dün gecenin anıları gözünün önünden geçti. 

Suratının ısındığını hissedince hemen doğrulup iç çamaşırlarını giydi. Acar, gözlerini kızın üstüne dikmekten kendini alamadı ve kopçasını takmasına yardımcı oldu. Sadece gözleriyle omzunun üzerinden ona baktı genç kız. 

Tamamen giyinip odadan çıkarken adam hala yatakta oturur halde ve şaşkındı. Kız giderken ona sadece: 

-Teşekkür ederim." Diyebilmişti. Acar, şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı. Tanımadığı bir adama bekaretini aldığı için teşekkür mü ediyordu? Bu kızda bir şeyler vardı. Onu özel kılan bir şeyler... (olmasa hikayeyi nasıl yazacağım gerçi düşüncesi..) 

 "Adın?" Diye sordu. Sadece bunu söyleyebilmişti. İçinden iyi sövdü kendine.  Kız dün o ağzın ona neler yaptığını aklından istemeden geçirip, en azından ona adını söylemek istedi " Elvin." 

Ve Elvin kapıdan çıkıp, gitti. Adam gülümsedi. Tenini hafızasına kazıyan sıcak bir Cennet Çiçeğiydi demek ki. Hayatındaki gökkuşağının her bir tayfıydı Elvin. O teni bırakmaya niyeti yoktu. 

Recep'e 2 dakika sonra mesaj attı:

"Siyah uzun kollu dar elbise, koyu kestane saç, kahverengi göz, altında yüksek platformlar. Evine kadar takip et. Öğrendiğin an adresi bana yolla. İsmi Elvin.Çevreden tam adını öğren. İyice araştır. Hakkında her şeyi öğrenmek istiyorum. Şirkete gelme, mesaini böyle yap. " 

Recep onaylayan bir cevap verdiğinde gülerek, telefonla dudaklarına vurarak bir ritim tutturdu. Daha demin pantalonuna koyduğu, şimdi bileğine geçirdiği siyah lastiğe baktı.

'Görüşeceğiz cennet çiçeği. Benim de sana bir teşekkür borcum var.' 

ELVİN DURU'dan
 Yürümekte zorlanıyordum. Ağrım vardı ve asansöre zor varmıştım. Adama o kadar yavaş ol demiştim bir de. Ayı. 

Niye teşekkür ettiğime gelince; intikamımı almamda yardımcı olduğu içindi, ama o eminim ki anlamamıştı. Zar zor kendimi dışarı atıp taksiye bindim. Ücreti ödeyip, taksiden indim ve evime girdim. Kombiyi açmak ilk işim oldu. Mart ayının başındaydık ama havalar soğuktu. 

Deniz'e ve Ali'ye hasta olduğumu, okula gelmeyeceğimi söyledim. Onlar benim sayılı gerçek arkadaşlarımdandı.Ali kabullenirken, Deniz sorguladı. Regl olduğumu yazdım.Okula gitmeme sebebim gerçekten ağrımın olmasıydı ama sebebi regl değildi.

Üstümü hızlıca çıkarıp, makineye attım. Uzunca bir duş aldım.Parmaklarım buruşmuştu. Vücudumu kremleyip iç çamaşırlarımı giydim. Saçlarımı kuruttum. Evet kabarık ve kıvırcık hali geri gelmişti. Odama girdiğimde boy aynasından kendime baktım. 

Boynumdaki morlukları görünce garipsedim. Vücudumu inceledim. Göğüslerim hassaslaşmıştı.Kendimi farklı hissetmiyordum aslında. Ama karşımdaki beden, hiçbir erkeğin parmak izini üstünde taşımayan kız değildi artık. 

Daha fazla ayna karşısında durmak istemedim. Kalın bir tayt ve boğazlı, kalın kazak geçirdim üstüme. Mutfağa girip, sandviç yaptım. Yemeğimi yedikten sonra baş ağrım için ağrı kesici aldım. Ve bütün günümü kitap okuyup, televizyon izleyerek boş boş geçirdim. 

Umut "Ulaşamadım. Okula da gelmemişsin merak ettim. Yarın görüşelim mi ?" yazmıştı. Cevap vermeye gerek bile duymuyordum. Saat dokuz olmuştu. Kendimi yatağa atıp derin bir uykuya dalış yaptım. 

Ve 2 gün boyunca, bir kere arabayla markete gitmem dışında, bu şekilde günlerimi doldurdum. Yarın okul vardı. Mutlaka Umut'u görecek, onunla yüzleşecektim. 

****
Banyoya girdim, hala nefes nefese olduğumdan yüzümü yıkadım. Saçma sapan bir rüya görmüştüm. Acar bana, beni bırakmayacağını söylüyor ve bana tekrar o geceki gibi dokunuyordu. 

Sıcacık, kemikli uzun parmaklarını vücudumda gezdiriyor, en hassas yerlerimi tekrar keşfediyordu. Altında kıvranıyor ve kendimi ona bırakıyordum. Birbirimize adımızı söyleyip , tekrar birbirimizde kendimizi kaybediyorduk. Ve ben de bunu çok istemiştim. Adımı söylediğinde çıldırmıştım resmen. İlk defa böyle bir rüya gördüğüm için de çok fazla etkilenmiştim.

Boşuna dememişler alışmış kudurmuştan beterdir, diye. O'na dediğim gibi o kuduruktu, ben de şuan öğrendiğim kadarıyla alışmış. 

Ama kendimi başka hiçbir erkeğe teslim etmeyecektim. Belki evlenirsem o erkek, teslim edeceğim insan olabilirdi. Çünkü dünkü cesaretim sonucunu almış, şimdi de içimde kendimce yaptığım hesaplaşma son bulmuştu. Zaten dünyada bakir erkek de neredeyse kalmamıştı, yani evleneceğim kimse bana bekaret hesabı soramazdı. 

Yüzümün ısısı, suyla beraber düştü. Mutfağa geçip kendime çay yaptım, kupamı yarılamışken kapı çaldı. Bugün dersim 16 deydi ve saat henüz 09.30 du. Sabahın köründe kim olduğunu merak ederek açtım kapıyı. Karşımdaki kişiyi görünce kilitlenmiştim.

-Naber güzellik?" 

Umut gelmişti.

-İçeri davet etmeyecek misin?" Utanmaz. Ben şimdi sana göstereceğim içeriyi! 

-Aaa gel gel. Kusura bakma ayılamadım hala. Çay içer misin? Neden gelmiştin?" Derken mutfağa yöneldim. Çok az ağrım kalmıştı ve yürürken gayet iyiydim. Galiba o zaten yavaştı, ben sadece ilk olduğu için acı çekmiştim. Zaten regl günüm de yaklaşıyordu.

-Olur içerim. Ben seni merak ettim, özledim. Geçen gün ne işin vardı? Bir de başka bir şey daha sormak istemiştim. " çayı doldururken ona döndüm. Kalçama baktığını görünce, kan beynime sıçradı ama sakin kalarak, en azından çalışarak:

-Vardı işte işim. Sor ne soracaksan?" Dedim. Sesim sakin ama bir o kadar da soğuk çıkmıştı. Beklemediğim bu yüzleşmenin beni sinirlendirdiğini hissediyordum. Evime gelmek de neydi? Umut'un afalladığını hissettim.

-Bir buçuk hafta sonra yakın arkadaşımın doğum günü partisi var yatılı, gece kalıyoruz hepimiz. Çeşme'de olacak. Benimle gelmeni istesem?" Eee tabii yatılıydı, iddia bitecekti değil mi? 

-Bekaret partisi mi ?" Dedim çay dolu kupayı uzatırken. Alırken eli kısa bir an tutuklu kaldı. Yüzü kendini ele veriyordu.

-Anlamadım? Ne?"

-Dürüst ol. En azından bir kere. Gerçekten bekaret için iddiaya girerken ne düşünüyordun? " gözleri şaşkınlıktan açılmıştı ama hemen kendini toparladı, kupayı mutfaktaki ahşap masaya koydu, tam bir şey söyleyecekken yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim.

-İddiaya girmene hiç gerek yoktu ki, hem zaten..." diye cümleye başladığımda suratında şaşkın fakat zafere yakın bir ifade yakaladım. 

Ama elimdeki çayı erkekliğine döktüğümde o gülümseme bir balon gibi söndü. 

-Zaten seninle yatacak kadar gerizekalı bir kız yok karşında!" Hızla ayağa kalkıp pantalonunu çekiştirdi.

-Ahh siktir napıyorsun sen? Kendine gel. Seni mahvedeceğim kızım!" 

-Ne o? Ben de çay dökme iddiasına girdim belki!" Saçından çekerek yüzüme baktırdım. "Sen kimsin de iddiaya giriyorsun benim üzerimden? Ben senin gibi bir iguanayla yatar mıyım? Hem de ilkimi verecekmişim (!) Bakire olduğumu ne biliyorsun da bu kadar emin konuşuyorsun? " yavaş yavaş toparlanıyordu çünkü benim çayım onunkinden daha soğuktu. 

-Bakire olduğunu biliyoru.." lafını kestim. 

-Değilim." Şaşkınlık, sarı kaşlarının çatılmasına neden oldu.

-Ne? Bak yalan söylemiş olabilirim ama sana karşı hislerim de var. Yalanı sevmiyorsan bana da söyleme Elvin, hem.."

-Bakire değilim diyorum yalan değil." Yüzüme bakıp, gerçeği söylediğimi anlayınca, öfkeyle kasıldığını hissettim.

-Benim oyunumu bilerek benimle oynadın yani?"

-Arkadaş olurken bekaret sözleşmesi imzalamamıştık. Gitti ellişer milyarlar. " diyerek, tek kaşımı kaldırıp gülümsedim. Sinsi bir gülümsemeyle üstüme yürüyüp, bileklerimi tek eliyle mengene gibi kavradı. Canımı acıtıyordu.

-O kadar hukukumuz var. Belki birkaç bin tl kaybettim. Ama bakire olmasan da seninle seks yapmadan şuradan şuraya gitmiyorum." Dedi. Ciddi olduğunu suratından farkettim. " Hem annen gibi bir sürtüksen, zaten başkasından sonra benim altıma yatman sana pek bir şey kaybettirmez."

*** 
Nasıl buldunuz?

Umarım beğenmişsinizdir. 


Sevin,sevilin. ❤️❤️❤️

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

THB- 0.1.2: "BU KIZ"

THB- 0.7: "KABUSUN TOZLARI"

Sevgiyle Harmanlanmış Bedenler